Hakkımda

13 Nisan 2015 Pazartesi

Rüzgar Enerjisi

Rüzgar enerjisi, yenilenebilir enerji kaynakları arasında yer alan bir teknolojidir. Herhangi bir yakıta ihtiyaç duymadan, yalnızca bakım masrafları ile elektrik üretimi gerçekleştirir. Geleneksel teknolojilere göre pahalı olmasına rağmen, Kyoto Protokolü, çevresel kaygıların artması, teknolojinin ucuzlaması, fosil yakıtların fiyatlarının yükselmesi ve enerji çeşitlendirmesi politikaları gibi sebeplerle, yenilenebilir enerji teknolojilerine olan talep son yıllarda artmıştır.

Teorik olarak bakımı yapıldığı ve rüzgar uygun hızda estiği sürece (3 ve 30 m/s hız arasında) rüzgar türbinleri elektrik üretmektedir. Aslında bu cümle, rüzgar enerjisinin güvenilir olmadığını göstermektedir. Rüzgar bir doğa olayı olduğundan, bizim kontrolümüzde değildir ve bu sebeple de iktisattaki ölçek ekonomisinden istenilen şekilde yararlanılmasının önünde bir engeldir. Yani daha fazla üretim yaparak birim maliyetleri düşürmek mümkün değildir. Bu sebeple de maliyet kontrolü, yatırım ve bakım onarım maliyetlerinin kontrolüyle gerçekleşmektedir.

Bir enerji üretim tesisinin verimliliği birkaç değişkene bağlıdır. Bunlardan bir tanesi çevrim faktörü, diğer ise kapasite faktörüdür.

Çevrim faktörü, birincil kaynağın (burada rüzgar) ne kadarının elektriğe çevrildiğidir. Rüzgar enerjisinde bu oran teorik olarak en fazla % 59,3 olabilir (Betz Kanunu). Günümüzdeki rüzgar türbinlerinin çevrim faktörleri ise % 50'ye yakındır.

Kapasite faktörü ise, bir enerji üretim tesisinin bir yılda ürettiği enerjinin, bir yıldaki 8760 saatin tamamında çalışması durumunda üreteceği enerjiye oranıdır. Türkiye'deki elektrik üretim tesislerinin 2013 yılındaki teorik kapasiteleri (8760 saatlik), toplam üretimleri ve kapsite faktörleri aşağıdaki tabloda görülmektedir.
Yakıt
Teorik Kapasite (GWh)
Üretim
(GWh)
Kapasite Faktörü
(%)
Doğal Gaz
177.432,9
105.116,3
59,2
Hidrolik
195.250,8
59.420,5
30,4
Linyit
74.593,2
33.600,7
45,0
İthal Kömür
34.274,4
29.453,7
85,9
Rüzgar
24.174,1
7.557,5
31,3
Sıvı Yakıtlar
6.080,3
2.470,5
40,6
Jeotermal
2.277,6
1.363,5
50,1
Biyokütle
1.962,2
1.171,2
59,7
Toplam
560.713,6
240.153,9
42,8

Tabloya göre, Türkiye'de doğal gaz santralleri bir yılın % 59,2'sinde çalışmıştır. En yüksek kapasite faktörü ise % 85,9 ile ithal kömür santrallerindedir. Rüzgar türbinleri sürekli çalışarak yılın % 31,3'ünde elektrik üretmişlerdir. İşte bu düşük oran, rüzgar enerjisini nispeten pahalı hale getirmekte ve yatırımcıları kısıtlamaktadır. Türkiye'de 2015-2016 döneminden itibaren istatistiklerine ulaşabileceğimiz güneş enerji santrallerinin kapasite faktörleri ise en fazla % 25 dolaylarında olacaktır. Diğer teknolojiler de dünya ortalamaları ile hemen hemen aynıdır.  Nükleer santrallerde kapasite faktörü % 90 civarındadır çünkü bakım dönemleri dışında, yakıt olduğu sürece çalışabilmektedirler. Bu da üretimi arttırarak maliyeti düşürme imkanı sağlamaktadır.

Bu dezavantaj özellikle Türkiye için rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarının önüne geçmemelidir çünkü ithal kaynaklar olan doğal gaz ve ithal kömür ile çalışan santrallerde, maliyetlerin çok büyük bir oranı ithal edilen yakıtın maliyetine bağlıdır. dolayısıyla doğal gazın fiyatı arttıkça, birim maliyetler de artmaktadır. Ayrıca yenilenebilir enerji teknolojilerinde gelişim devam etmekte ve yeni üretici ve teknolojilerin piyasaya girmesiyle birlikte maliyetler de giderek düşmektedir. 2020'li yıllarda ise yenilenebilir enerji teknolojileri, maliyet açısından diğer teknolojilerle serbest piyasada rekabet edebilir hale gelebileceği tahmin edilmektedir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...