Hakkımda

13 Ekim 2016 Perşembe

Türkiye'de Petrol Rezervi Bulunsa Ne Olur?


Sık aralıklarla ekonomik krizlere yakalanan, döviz kurlarından yüksek oranda etkilenen, sık aralıklarla gerçekleşen akaryakıt fiyat artışları ile alım gücünü ölçen Türk vatandaşlarının en büyük hayallerinden birisi, Türkiye'de bir gün petrol bulunması (veya çıkartılmasına izin verilmeyen petrolün çıkartılmaya başlaması bkz: Türkiye'de Neden Petrol Yok) ve bu sayede refaha kavuşmaktır.

Durum gerçekten böyle mi? Eğer Türkiye'de bir gün petrol bulunursa Türkiye'nin refahı artar mı? Artarsa ne kadar artar?

Basit bir analiz yapabilmek için iki tane değişkene ihtiyacımız var. Burada seçilen değişkenler, ülkelerin günlük ham petrol üretimler (dikey eksen) ve ülkelerin HDI (Human Development Index - İnsani Gelişmişlik Endeksi) sıralamasıdır. Bir ülkede bu ölçüde değerli bir kaynağın bulunmasının iyi olup olmadığı ise başka bir konudur.

Öncelikle Türkiye topraklarında petrol bulunması durumunda bunun neyi etkileyeceğini, yani refah artışının ne ile ölçüleceği belirlenmelidir. Burada refah göstergesi olarak İnsani Gelişmişlik Endeksi (HDI) Kullanılmıştır. İnsani Gelişmişlik Endeksi hesaplanırken ülkedeki ortalama yaşam süresi, eğitim süresi ve milli gelir kullanılmaktadır. Ülkedeki petrol rezervelerinin veya üretiminin doğrudan etkilediği herhangi bir değişken olmadığınan kullanılması uygundur. Ayrıca bu çalışmada bir nedensellik aranmamaktadır. Ayrıca grafiğin daha basit görünmesi için petrol üretimi günlük 1.000 varilin altında olan ülkeler çalışmaya dahil edilmemiştir.

Türkiye insani gelişmişlik sıralamasında 72., günlük petrol üretiminde ise  61. sıradadır.

Ülkedeki petrol, bir ülkenin gelişmişliğini ne kadar etkileyebilir? Grafiğe göre cevap % 2 (korelasyon katsayısı 0,15)'dir. Basit bir örnek verirsek, Türkiye'nin 61.000 veril olan günlük petrol üretimi % 100 artarak 122.000 varilye yükselirse Türkiye'nin gelişmişlik sıralamasında 72. sıradan 63. sıraya yükselir. Bu durumda dahi günlük 15.000 varil üreten Şili, 13.000 varil üreten Belçika, 11.000 varil üreten Çek Cumhuriyeti'nin gerisinde olacaktır. Bunlarla birlikte Türkiye mevcut durumda zaten 2.438.000 varil üreten Nijerya, 1.856.000 varil üreten Angola, 1.013.000 varil üreten Hindistan, 3.364.000 varil üreten Irak ve 4.607.000 varil üreten Çin'in oldukça ilerisindedir.

Elde bu bilgiler varken, refah artışının kaynağı olarak petrolü görmek yanıltıcı bir arayıştır. Petrol ve doğal kaynaklar önemlidir ancak bütün zenginliği doğal kaynaklarda aramak ya ülkenin enerjisinin ve kaynaklarının boşa gitmesine ya da umutsuzluk ve tembelliğe sürükler.

Kaldı ki petrol bulunsa bile bulunan petrolün ülkeye nasıl bir etki yapacağı belli değildir (bkz: Kaynak Laneti , Rybczynski Teoremi , Hollanda Hastalığı).

6 Ekim 2016 Perşembe

Enerji Milliyetçiliği - Yedi Kızkardeş'ten OPEC'e

Enerji milliyetçiliği (genel olarak doğal kaynak milliyetçiliği), bir ülkedeki toplumun sahip olduğu topraklardaki doğal kaynakları kullanım hakkının kendilerinde olduğu fikridir. Dolayısıyla çeşitli sebeplerle bu fikri benimseyen ülkeler, enerji kaynakları ile ilgili daha devletçi politikalar izlemektedirler. Haliyle de bu durum çokuluslu şirketlerin çıkarılarıyla çatışmaktadır.

Enerji milliyetçiliği gerekli midir, bu insanların yaklaşımına göre değişir. Eğer bir toplum her alanda liberal bir politika benimsemişse, enerji milliyetçiliğinin özellikle devlet eliyle gerçekleştirilmesi toplumun politikasına aykırıdır. Tabii ki diplomaside sürekli bir değişim olduğundan, ülkenin gerçekleri ve önceliklerinin sıralamaları da değişmektedir. Bunun dışında enerji alanında istisnai bir politika benimsenerek liberalizme rağmen devletçi ilkelerle de hareket edilebilir.

Enerji milliyetçiliği fikri farklı kaynaklardan doğabilir:

1) Ülkenin yeraltı zenginliklerinin ticarete konu olan bir meta olarak ele alınması toplumun hoş karşılamadığı bir durum olabilir. Eğer rasyonel bir temeli yoksa, çıkan sesler "bizim vatandaşlarımızın hakkı olan kaynaklar neden başka ülkelere peşkeş çekiliyor?" şeklinde bir itiraz, enerji milliyetçiliğinin dayanak noktası olacaktır.

2) Enerji milliyetçiliğinin rasyonel temellerine bakarsak, ülkenin doğal kaynakları kullanılarak başka ülke şirketlerinin zengin olması istenmeyen bir durum haline gelir. Bu durum mantıklıdır çünkü insanlar kendi ülkelerinin sahip olduğu doğal kaynaklardan kendileri getiri elde etmek ister. Ayrıca bu bakışın rasyonel olmasının bir diğer sebebi de, gelecekteki güvenlik riskleridir. En azından dışarıdan makul bir fiyata enerji temin edilebildiği sürece ülkenin kendi doğal kaynaklarını kullanmaması veya ihraç etmemesi de bu kategoriye girmektedir.

Enerji kaynaklarının çıkarılması ve işletilebilmesi, sermaye, teknoloji ve nitelikli işgücü gerektirmektedir.
Ekonomik açıdan sorun tam burada başlıyor: Ya bu ülkenin enerji kaynaklarını işletecek teknolojisi, sermayesi ve nitelikli işgücü yoksa veya yeterli değilse?

Bu durumda ülkenin önünde iki seçenek bulunmaktadır:

1) Ülke enerji kaynaklarını kullanmayacak, ithalata devam edecektir. Bu kaynakları kendi kullansa bile pahalıya üretim yapacağından, ithal edilene göre daha yüksek maliyet ile enerjiyi elde edecek ve yabancı ülkelere kaynak transferi yapmak zorunda kalacaktır.

2) Yetersiz teknoloji, sermaye ve işgücü sebebiyle pahalıya üretim yapmak yerine enerji kaynaklarını kullanmayarak yalnızca ithalat yapacak ve yine yabancı ülkelere kaynak transferi yapacaktır. Yani her iki alternatif de aynı kapıya çıkıyor.

Muhtemel maliyet dezavantajına ve liberalizme rağmen enerji milliyetçiliği dünyada yükselme eğiliminde. Bunun sebebi ise ekonomik savaşlar ve diplomaside silah ihtiyacı.

Özellikle 70'lerdeki petrol şokları ile yükselişe geçen enerji milliyetçiliği ile enerji kaynakları ticarete konu bir mal olmasının yanı sıra, diplomasite bir silah olma özelliğini da kazanmıştır. Ayrıca bu dönemde özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki zengin enerji kaynaklarının yukarıda belirtilen sebeplerle yabancı şirketler tarafından işletilmesi esnasında özellikle petrol şoku ile birlikte yabancı şirketlerin karlarının artması dikkat çekmiştir ve gelir dağılımları bozulmuştur. Yine enerji kaynakların gelişmekte olan ülkelerde bulunması sebebiyle çokuluslu şirketler kazançlarını kar transferleri ile yurtdışına çıkardıklarında, toplumun bu kardan pay almadığı şeklinde bir propaganda ile karşı karşıya kalmışlardır.

Enerji milliyetçiliğinin son yıllarda yükselmesinin bir diğer sebebi ise, bu modelin dünyada işleyebildiğinin görülmesidir. Eskiden enerji kaynakları "Yedi Kızkardeş"in elindeydi (BP, Chevron, Texaco, Shell, Exxon, Socony, Socal). Bu şirketlerin tamamı İngiltere ve ABD kaynaklı. Bu şirketler, özellikle Ortadoğu coğrafyasındaki enerji kaynaklarının kontrolünü 2. Dünya Savaşı sonrasında ele geçirmişler ve informel bir kartel oluşturmuşlardır.

Günümüzde Yedi Kızkardeş yerini şirket bazında Gazprom, Petrobras, PetroChina, Petronas, Aramco, KMG, Socar ve Rosneft'e, ülke bazında ise OPEC ülkelerine bırakmıştır. Bu ülkelerden özellikle Rusya'nın sahip olduğu Rosneft ve Gazprom Rusya'ya diplomatik destek vermektedir.






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...