Hakkımda

8 Nisan 2015 Çarşamba

Bretton Woods ve ABD Doları

İİBF öğrencileri, "Bretton Wood'un çöküşü ile ..." şeklindeki cümleleri bir yerlerden hatırlayacaklardır fakat Bretton Woods'un ne anlam ifade ettiğini, para politikası ve iktisat tarihi dersi almayan kamu yönetimi, işletme ve uluslararası ilişkiler bölümleri öğrencileri genellikle bilmezler. 

Bretton Woods, ABD'de bir kasabadır ancak günümüz ekonomik sistemine etkisi çok derindir. İkinci Dünya Savaşı'nın sonucunun belirlenmesinden sonra, 1 - 22 Haziran 1944 tarihleri arasında gerçekleştirilen Bretton Woods Konferansı'nda dünyanın yeni para ve finans sistemi tartışılmıştır. IMF ve Dünya Bankası'nın temelleri de burada atılmıştır. Bretton Woods Konferansı'nın amacı, savaş sonrası dünyanın finansal, ekonomik ve ticareti yapısını oluşturmaktır. Uluslararası ticaretin burada ayrı bir önemi vardır çünkü kapitalizmin kabullerinin birçoğunun kaynağı olan Klasik İktisat, uluslararası ticaretin serbest olması gerektiğini savunur. Uluslararası ticaretin serbest ve dinamik olabilmesi için ise toplumların istikrarlı ekonomilere sahip olmaları gerekmektedir. Bu amaçla da IMF kuruldu, GATT toplantıları gerçekleştirildi ve dünyanın ekonomik olarak tek bir merkezden yönetilmesi amaçlandı. Asıl soru, bu merkezin kimin kontrolünde olacağıydı.

Bretton Woods Konferansı, İkinci Dünya Savaşının ardından yıkılmış bir Avrupa'ya önderlik etmeye çalışan İngiltere'ye karşılık, savaştan dünyanın süper gücü olarak çıkan ABD arasındaki sistem savaşının gerçekleştiği bir organizasyondur. ABD'yi Harry Dexter White, İngiltere'yi ise herkes tarafından bilinen John Maynard Keynes temsil etmiştir. Tabii ki savaştan çıkan İngiltere'nin gücü kırılmış olduğu için, ABD ise savaştan güçlenerek çıktığı için ABD'nin teklifleri takbul edilmiştir.

Yeni para sistemine göre, ABD parasını altına endeksleyecekti. Yani gerçek değişim aracı olan altın yerine, altın sertifikası fonksiyonuna sahip bir Dolar olacaktı. Ticarette altın kullanılması pratik olmadığı için kağıt para kullanılmaktadır. Bu amaçla ABD; "1 Ons Altın = 35 Dolar" taahhüdünde bulunmuştur. Bu taahhüde göre eğer isin cebinizde 70 Dolarınız varsa, aslında 2 ons altınınız var demektir. Alışveriş yaptığınızda sizden bu parayı alan satıcı, aslında 2 ons altın aldığının bilincindedir. Vermiş olduğu taahhüde göre ABD'nin yapması gereken, kasasındaki her 1 ons altın için sadece 35 Dolar piyasaya sürmektir ('Devletler kasalarındaki altın kadar para basabilirler' düşüncesi bu dönemden kalmadır). Daha fazlası olmamalı. Peki ABD her 1 ons altın için 350 Dolar piyasaya sürerse ve hatta bu parayla ithalat yaparsa? Bu durumda diğer ülkeler ellerindeki Dolarlara karşılık altınları olduğunu düşünecekler ama ellerindeki Doların yalnızca % 10'u kadar altın alabilecekler. ABD bu şekilde rahatlıkla enflasyonunu bütün dünyaya ihraç etmiştir. Eğer altını gerçek para olarak görüyorsanız ve Doların karşılığında altın alamayacaksanız, elinizdeki Dolarlar yalnızca bir kağıt parçasıdır.

İstikrarlı bir sistem kurmak isterken aynı zamanda esnek olmayan bir sistem kurulmuştur ve dünyanın hızla gelişen uluslararası mal ve para piyasalarına yetmemeye başlamıştır. Nihayet 1970'lerin başında Dolar devalüe edilmiş ve nihayet  1971 yılında dönemin ABD başkanı Richard Nixon tarafından Dolar ve altın arasındaki konvertibilite ortadan kaldırılmıştır (Nixon Shock). Artık ne kadar ABD Doları getirilirse getirilsin ABD'nin altın vermeme hakkı vardır.

Bütün dünyada rezerv para olarak ABD Dolarının kullanılabiliyor olmasının sebebi bu yaklaşık 30 yıllık süreçtir. Bütün dünya altın yerine ABD Dolarını kullanarak bu para birimini dünyanın ortak para birimi haline getirmiştir. Ticaret Dolar ile yapılmış, servetler Dolar olarak saklanmıştır. Doların rezerv para olması sebebiyle de, cari açık veren gelişmekte olan ekonomiler, bu cari açığı yüksek reel faiz ile dengelemek zorunda kalmaya başlamışlardır. Yani yüksek faiz yalnızca Türkiye'nin değil, cari açık vermek zorunda olan bütün gelişmekte olan dünya ekonomilerinin problemidir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...