Hakkımda

10 Nisan 2015 Cuma

Kapitalizmin İnsanlarla Derdi

Kapitalizm ya da vahşi kapitalizm, sermaye sahiplerinin ve şirketlerin sadece daha çok kazanmak ve zenginlik hırsıyla faaliyet göstermesini ve bunun dışındaki insani değerlerden uzaklaşmasını ifade eder. Kafamızdaki manada kapitalizm, İngiltere'deki klasik itkisadi düşüncenin ortaya çıkması ile şekillenmeye başlamıştır. Klasik iktisadi düşüncenin temelinde ise, kanunlara aykırı olmadığı sürece insanların istedikleri ekonomik faaliyetlerde bulunmaları gerektiği yatar. Çünkü hiç kimse, bir başkası için neyin daha iyi olduğunu bilemez. Bu özgürlüğüne rağmen, kapitalizmi insanlar için vahşi yapan şey ne olabilir? Aslında doğada vahşilik özgürlük demektir.

Klasik iktisadi görüşün doktrinlerinden birisi her alanda serbest piyasadır. İnsanlar ekonomik güçlerine göre çalışmayı veya çalışmamayı, herhangi bir ürünü alıp almamayı ve üretip üretmemeyi seçme hakları vardır. Bu piyasadaki herhangi bir ürünün fiyatı arz ve talebe göre belirlenir. Yani alıcı ve satıcılar, fiyatı olduğu gibi kabul ederek kendi zevklerine ve ekonomik güçlerine göre satmayı veya satmamayı, almayı veya almamayı seçebilirler. Eğer fiyatlar çok yükselirse alıcılar güçsüzleşip azalır ve satıcılar fiyatı düşürmek zorunda kalırlar. Eğer fiyatlar çok düşerse, üreticiler zarar etmemek adına piyasadan çekilirler.

Kapitaşizmi vahşi yapan etken ise, bence en belirgin şekilde faktör piyasalarında kendisini gösteriyor. Bir üretim sürecinin gerçekleştirilebilmesi için üretim faktörlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu üretim faktörleri ise toprak, sermaye, emek ve girişimdir (Temelde girişim de emektir ve emeğin özel bir türüdür. Farklı literatürlerde ise yönetim de üretim faktörleri arasında göstermektedir). Burada kilit üretim faktörü, girişimdir. Girişimci, üretim yapmak istediği zaman, bu üç üretim faktörünü kullanmak ve bu üretim faktörlerine bir bedel ödemek durumundadır. Girişimci, toprak için rant, sermaye için faiz, emek için ise ücret öder. Kendisinin üretime katılması karşılığında aldığı pay ise kardır. Üretim faktörlerinin bulunduğu piyasaya ise faktör piyasası denilir ve girişimci ile diğer üretim faktörleri arasında sürekli devam eden bir açık arttırma veya açık ekstiltme şeklinde işleyen bir mekanizma vardır.

Japonya'da arazi nüfusa göre az olduğu için, arazi fiyatları yüksektir. Kim karşıdakini para ile ikna edebilirse, arazi onun olur. Türkiye'de sermaye yetersizdir. Bu sebeple de elinde birikim bulunan insanlar, bu birikimleri en yüksek faizi verene kullandırtmak isterler. Yine Türkiye'de emek bol bir faktör olduğu için, bu kez işler tersine döner ve işçiler açık eksiltme başlatırlar. Herhangi bir iş pozisyonunu alabilmek için daha az ücret ile çalışmaya razı olurlar. Eğer Türkiye'de işsizlik az olsaydı, bu kez girişimciler kendi aralarında insanları işe alabilmek için ücretleri açık arttırma mekanizması ile belirlerlerdi. Yani işçiler iş peşinde koşmaz, girişimci işçinin peşinde koşardı.

Kapitalizm; emeği, yani insanı klasik iktisat literatüründeki gibi yalnızca üretim faktörlerinden birisi olarak gördüğünden; emeğin fiyatı olan ücretin, insanca yaşamayı sağlayacak asgari sınırın altında olması herhangi bir anlam ifade etmez. Kullanılmayan toprak ve kullanılmayan sermaye kimseye isyan etmez, psikolojik bunalıma girerek intihar etmez, cinayet işlemez ve hırsızlık yapmaz. Ancak, dünyanın etrafında döndüğü insanoğlu, bunların hepsini yapabilir. Bu sebeple devletin belirlediği  asgari bir rant,  asgari bir faiz yokken, asgari ücret vardır.

Türkiye'de ara sıra girişimcilerin "işsizlik yok, iş beğenmeme var" dediklerini duyarız. Klasik iktisada göre doğrudur. Hepimiz sürekli iş ilanı görürüz ancak insanlar yine de işsizlikten şikayet ederler.  Kapitalizmin bunun çözümünü getirmiştir. İşsiz olabilmeniz için, piyasadaki cari ücret düzeyini kabul edip iş bulamamanız gerekmektedir. Yani klasik iktisadi yaklaşıma göre 1.000 TL ücreti beğenmeyip başka bir iş arayan insan işsiz sayılmaz. Çünkü onun emeğine talep vardır ancak çalışmamayı kendisi seçmiştir.

Kapitalizm sosyal yardımları da sevmez, çünkü sosyal yardımlar, insanların çalışma isteklerini kırmaktadır. Çalışmadan 600 TL elde eden bir insanı, 1.000 TL vererek haftada 45 saat çalışmaya ikna etmek zor olacaktır. Bununla beraber sosyal yardımlar, 1.000 TL asgari ücret ile çalışan insanlardan kesilen vergilerin, 1.000 TL asgari ücreti beğenmeyip çalışmayan insanlara aktarılmasıdır.

Kapitalizme göre parasızlıktan soktakta yaşayan, geceleri gazete kağıtları ve kartonların içinde, ısınmak için sokak köpekleriyle uyuyan insanlar, tam da hakettikleri yerdedir çünkü isteseler cari ücret düzeyinde bir işi rahatlıkla bulabilirler. Dolayısıyla o şekilde yaşamak, kendi tercihleridir ve hiç kimse, başkası için neyin daha iyi olduğunu bilemez. Kapitalizmin derdi insanlarla değil, üretim faktörleriyledir ve insan da sadece bir üretim faktörüdür.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...