Hakkımda

20 Kasım 2015 Cuma

Yeni ve Atanamayan Mezunlar


Yıllardır Türk medyasında bir üniversite bitirip de iş bulamayan gençlerin haberlerini görüyoruz. Başta öğretmenler olmak üzere İİBF ve diğer bölümlerden mezun olan gençler KPSS'ye girerek tercihte bulunuyorlar ve öğretmenler doğrudan atama ile, İİBF mezunları ise ayrıca kurum sınavlarının ardından kamuda iş sahibi olmaya hak kazanarak devlet memuru oluyorlar.

Burada bir işsizlik problemi olduğu kesin ancak bu kimin problemi ve bu problemi kim yaratıyor?

Öncelikle, devlet ve vatandaşlar arasındaki ekonomik ilişkilere bakmak gerekiyor. Konu ile ilgili basit ve anlaşılır olduğunu düşündüğüm bir yazı var (Ben Vergilerimi Düzenli Ödeyen Bir Vatandaşım). Kendisini Klasik İktisat'a yakın gören birisi olarak, devletin vatandaşlarına doğrudan istihdam sağlamak gibi bir görevinin olmaması gerektiğini düşünüyorum çünkü istihdam sağlamak için işe alınan insanlar, ihtiyaç sebebiyle işe alınan insanların üretimine, gelirine ve refahına haksız yere ortak olurlar.

Bir genç, lisede öğrenim görürken kendisine bir meslek ve bu mesleği elde etmesine yardımcı olacak bir üniversite bölümü seçer. Tabii ki asıl sorun okulun bitmesi ve diplomanın alınmasından sonra başlıyor.

Yeni mezunlar, toplumda nitelikleri ile kendilerine bir yer açmak amacıyla ekonomik faaliyetlerde bulunurlar. Bu ekonomik faaliyetleri ise kendi işlerini kurarak, başka birisinin yanında ücretli çalışarak veya devlet memuru olarak gerçekleştirirler. Bu alternatiflerden ilki yani kendi işini kurması durumunda elde edeceği gelir çalıştığı sürece müşterilerine vereceği hizmetin kalitesine bağlıdır. Başka birisinin yanında ücretli çalışması durumunda da alacağı ücret, şirkete sağlamış olduğu katkıya göre değişir. Peki ya devletten elde edilecek gelirin belirleyicisi nedir? İnsanların bu üç farklı işe girmesine kim karar verir? Kriterler nelerdir? İlk ikisi için cevap bellidir: Sahip olunan nitelikler ve bu niteliklere olan ihtiyaç.

Yazının üstündeki haber görüntüsünde, altı yıldır atanamayan bir mezun var. Kendi işini kuramayan, başka insanların yanında çalışacak niteliklere de sahip olmayan veya ücretleri yetersiz bulan birisinin tek çaresi devlet memuru olmaktır. Devletin işe alma kriterlerini yukarıda sıraladık. Belli oluyor ki atanamayan mezunlar grubundaki insanlar, devletin işe alma kriterlerini de sağlamıyorlar.

1) Kendi İşini Kuramayanlar

Kendi işini kurmak, yani girişimcilik eğitim ve öğretimle çok bağlantılı olmayan bir süreç. Dolayısıyla eğitimi ne olursa olsun herkesten beklenmemesi gereken bir yetenek. Kendi işini kuramayacak olanlar,  diğer alternatiflere yönelirler.

2) Bir Şirkette Ücret Karşılığı İş Bulamayanlar

Bir şirket sahibi, işe alıp ücret ödeyeceği kişileri kendisi seçer. Bu en doğal hakkıdır çünkü şirketin ihtiyacını bilmektedir ve işe alacağı kişinin ücretini kendisi ödeyecektir. Bu motivasyon, doğru kişinin işe alınması ihtimalini arttırmaktadır. Eğer mezunlar ücreti kabul etmelerine rağmen iş bulamıyorlarsa, yetenek ve niteliklerini gözden geçirmelidirler. Yabancı dil, birkaç yazılım bilgisi ve iş tecrübesi işe girme ihtimalini arttıran niteliklerdir.

* Ücreti Beğenmeyenler

Üniversiteyi bitiren yeni mezunlar aldıkları eğitimi kullanabilecekleri ve hakettiklerini düşündükleri ücreti alabilecekleri işlerin peşinde koşarlar ancak genellikle ücret konusunda beklediklerini ilk başlarda bulamazlar. Böylece geriye kalan tek alternatif devlet memurluğu olur.

4) Devlet Memuru Olamayanlar

Bu yazının asıl konusunu, yıllarca deneyip devlet memuru olamayan gençler oluşturmaktadır. Devlet memuru olabilmek, farklı kadrolar için farklı sınavlardan alınacak notlara bağlıdır. Türkiye gibi genç nüfusun fazla olduğu ülkelerde yeni mezun sayısı da fazladır; dolayısıyla genç işsiz oranının fazla olması doğal karşılanır. Bir de sürekli nitelikle eleman bulamama probleminden yakınan özel sektör temsilcilerini görünce, gençlerin üniversite hayatlarını aslında bilinçli bir şekilde geçirmediklerini anlıyoruz. Böylece geriye yalnızca alışkın oldukları "sınava gir" direktifi doğrultusunda devlet memurluğunu hedefliyorlar.

Asıl mesele, tam bu noktada devlet memuru olmak, yani atanmak isteyen ancak bunu bir şekilde başaramayanlardır. Devlet, sınav ile personel almaktadır ve bu sınavda açılan kontenjana göre sıralamaya girenlerin atamasını yapmaktadır (farklı gruplar için farklı uygulamalar söz konusu). Eğer matematik öğretmenliği 90 puan ile atanıyorsa, devlet 89 puan alan adamı niye atasın? Reel - özel sektörden toplanan vergilerle neden bu kişinin maaşı ödensin? Kendisiyle aynı durumdaki bir mezun, 1.500 TL'ye özel sektörde çalışırken, bu maaşı beğenmeyip devlet memuru olmak isteyen birisi, üstelik de kriterleri sağlamıyorsa, nasıl 1.500 TL'ye çalışan insandan daha fazla kazanabilir?

Öğrenim hayatı sürecinde öğrencilik sorumluluklarını yerine getiren, yabancı dil öğrenmeye çalışan, KPSS için dershaneye giden, yani devlet memuru olabilmek için gereken şartları yerine getiren birisi varken, devlet neden bu kişinin yanına tam aksi davranışlar sergileyen birisini işe alsın? Üstelik aynı maaş ile.

Sonuç olarak 6 yıl boyunca başarısız olmuş bir insanın yükünü neden asgari ücret ile haftada 45 saat en ağır işlerde çalışan onlarca insan çeksin ki?

(İşin planlama boyutu, üniversite açılması, eğitim kalites, kontenjanı, ihtiyacın belirlenmesi farklı bir yazının konusu. Bu yazıda, yalnızca mevcut sistemin şartları göz önünde bulundurulmaktadır).
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...