Hakkımda

17 Kasım 2015 Salı

İktisada Giriş'te Asgari Ücret


1 Kasım 2015 seçimlerinin ardından iktidara gelen parti, seçim vaadlerini 100 gün içerisinde gerçekleştireceği sözünü verdi. Bu vaadler arasında en çok tartışılanı asgari ücretin net 1.300 TL olmasıydı.

Seçim süreci içinde asgari ücret artışı ile ilgili vaadler ister istemez gündeme girdi. Ekonomik açıdan popülist bir vaad olarak görülür ancak vaadin popülist olması hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurmasının önünde bir engel değildir.

Konuya "İktisada Giriş" dersleri kapsamında yaklaşmak, anlaşılabilir olması açısından önemlidir.

Asgari Ücret ve İşverene Etkisi



Yukarıdaki grafiğin adı "Eş Ürün Eğrileri" grafiğidir. Bir işletmenin, makine ve işçiler için ayrıdığı aylık üretim bütçesinin 50.000 TL olduğunu varsayıyoruz. Bu durumda 50.000 TL makinelere harcanacak para ve işçilere ödenecek para olarak ikiye bölünecektir. 2015 yılında bu işletme eğer üretim bütçesinin tamamını işçilere ayırırsa 50 işçi, üretim bütçesinin tamamını makinelere ayırırsa 25 makine çalıştırabilmektedir. Sadece işçi veya sadece makine ile üretim yapılamayacağından, 0-50 işçi ve 0-25 makine çalıştırmaktadır. Örneğimizde E0 noktasında üretici 1.200 adet ürünü, 30 işçi ve 10 makine ile üretmektedir. Siyah düz çizgi, üreticinin maliyet doğrusunu göstermektedir.

Diğer maliyetler aynı kalmak kaydıyla, 2016 yılının başında eğer asgari ücret 1.300 TL olursa, içilik maliyetleri artacaktır. Bu durum ise grafikte kırmızı renkler ile gösterilmiştir. 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren ise üreticinin bütün üretim bütçesini makineye ayırması durumunda kullanabileceği makine miktarı değişmeden 25 olarak kalırken, asgari ücretin artması sebebiyle en fazla 38 işçi çalıştırabilecektir. yani yeni denge E1 noktasında oluşmuştur. İşveren yeni duruma adapte olabilmek için, 10 makine çalıştırmaya devam ederken, bütçeden kalan para ile 23 işçi çalıştırmaktadır. Bu değişimin doğal bir sonucu olarak da üretim miktarı 1.200'den 1.000'e düşmektedir. Aradaki 7 işçi ise işsiz kalacak kesimdir.

Not: Diğer etkiler ve üreticinin üretim bütçesini arttırma ihtimali analiz dışında bırakılmıştır.

Asgari Ücret ve Piyasaya Etkisi

Not 1: Aşağıdaki grafik, yazının üstündeki karikatür ile değerlendirilmelidir. Karikatür de olsa, işgücü piyasası bu şekilde işlemektedir.
Not 2: İşsiz, cari ücretleri kabul edip iş arayan ancak iş bulamayan insanlardır. Yani piyasadaki ücretleri beğenmeyip iş aramayan insanlar işsiz değildir.

Yukarıdaki grafik, Türkiye'nin temsili işgücü piyasasını göstermektedir. İşçi grafiği, çeşitli ücret seviyelerinden çalışmak isteyen insan sayısını, işveren grafiği ise çeşitli ücret seviyelerinden işverenlerin istihdam etmek istedikleri işçi sayısını göstermektedir. Örnek vermek gerekirse ortalama ücretler 100 TL olduğunda 20 milyon insan çalışmak isterken, işverenler toplam 32 milyon işçi istihdam etmek istiyorlar. Ücretler 500 TL olduğunda ise 24 milyon insan çalışmak isterken işverenler 28 milyon işçi istihdam etmek istiyor. Ücretlerin 700 TL olduğu durumda ise bir denge söz konusu yani 26 milyon insan çalışmak isterken, işverenler 26 milyon işçi istihdam etmek istiyor. Dolayısıyla ücretlerin 700 TL olduğu durumda işsizlik söz konusu değildir çünkü işsiz tanımı kapsamına göre, 700 TL ücreti kabul edip iş arayan 26 milyon insanın tamamı çalışmaktadır.

Tabii ki 700 TL ücret makul bir yaşam standardı sağlamayacağından, devlet piyasaya müdahale eder ve hiç kimsenin 1.000 TL'nin altında bir ücrete çalıştırılamayacağını kural olarak empoze eder. Bu durumda işverenler 26 milyon değil, 25 milyon insan istihdam etmeye karar verirler. İşçi tarafındaki gelişme ise; ücretlerin artması sebebiyle çalışmak isteyen insan sayısının 26 milyondan 27 milyona çıkmasıdır. Böylece 27 - 25 = 2 milyon kişi iş aramakta, ancak bulamamaktadır. Bu insanlar artık işsizdir.

Asgari ücretin 1.300 TL'ye yükseltilmesi durumunda ise, işverenler tercihlerini insandan değil makineden yana kullanabilirler ve böylece ihtiyaçları olan işçi sayısı 25 milyondan 24 milyona düşer. Ücretlerin arttığını gören insanlar ise iş aramaya başlarlar ve çalışmak isteyen insan sayısı 27 milyondan 28 milyona yükselir. Böylece yeni işsiz sayısı: 28 - 24 = 4 milyon olur. Buna rağmen toplam üretim Türkiye'de düşmeyebilir çünkü Suriyeli mülteciler daha düşük ücretlere kayıtdışı çalışabileceklerdir.

Bu olumsuzlukların yanında, olumlu gelişmeler de olacaktır. Öncelikle mecburi bir faktör verimliliği artışı gerçekleşecektir. Türkiye'de asgari ücret ile çalışanlar, şirkete en az 1.000 TL katkı sağlarken, artık 1.300 TL katkı sağlamak zorunda kalacaklardır. Yani insanlar kendilerini geliştirmek zorunda olacaklar. Ayrıca işsiz kalanların sebep olduğu gelir düşüşü, ücret artışı ile dengelenebilir.  Asgari ücretlilerin gelirlerinin artması, gelir artışının hemen hemen tamamının talep olarak piyasaya dönmesi anlamına gelecektir çünkü düşük gelirlilerin tüketim eğilimleri yüksektir.

Devletin piyasaya müdahalesi klasik iktisat literatüründe tercih edilmeyen bir politikadır ancak modern ekonomide devletin bir şekilde müdahale etmemesi gibi bir durum söz konusu değildir. Üstelik içinde bulunduğumuz olağanüstü şartları düşündüğümüzde, belki de gereklidir. Sonuç olarak devletin bu müdahalesinin olumlu ve olumsuz sonuçlarını ilerleyen yıllarda hep birlikte göreceğiz.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...