Hakkımda

25 Ağustos 2015 Salı

Almanya'nın Nükleer Hikayesi


Türkiye'de önümüzdeki birkaç yıl içinde çalışmaya başlayacak olan nükleer güç santralleri konusunda lehte ve aleyhte iki farklı görüş ortaya çıktı. Kimileri nükleer güç santrallerinin gerekli olduğunu savunuyor ve kurulmasını istiyordu. Bu görüşün karşısında olanlar ise çevresel ve ekonomi kaygıları öne çıkararak nükleer güç santrallerinin yapılmasından vazgeçilmesini istiyorlardı. Bu konuda da en bilinen ve göz önünde olan örnek olarak Almanya veriliyordu. Örneğin Almanya olmasının sebebi, aynı zamanda kapatılan nükleer güç santrallerini ikame edecek teknoloji olarak yenilenebilir enerjiyi seçmiş olmasıdır.

Almanya'da bugüne kadar 36 nükleer reaktör kuruldu. Bunlardan bir kısmı çok düşük güce sahip araştırma reaktörleridir. Günümüzde ise bu 36 nükleer reaktörden 28'i kapatılmış durumda. 8'i ise çalışır durumda olmakla birlikte 2017 ve 2022 yılları arasında kapatılması planlanmaktadır.

Kapatılacak olan ilk reaktör 1984 yılında işletmeye alınmış ve 31 Aralık 2017 tarihinde devre dışı bırakılacak olan Gundremmingen B reaktörü. Yani yaklaşık 33 yıl çalışmış bir nükleer reaktör ki bu da o tarihlerde kurulmuş olan nükleer reaktörlerin beklenen çalışma sürelerine eşit. Diğer nükleer reaktörler de en geç 31 Aralık 2022 tarihinde, en fazla 36 yıl çalışarak devre dışı bırakılmış olacaklar. Bu durumda öncelikle, Almanya'nın yalnızca nükleer santralleri sevmediğinden değil, süreleri dolduğundan kapattığını düşünebiliriz.

Almanya 2005 yılında 539 TWh elektrik tüketiminde bulundu. 2014 yılında tükettiği elektrik ise 516 TWh. Aradaki yıllarda dalgalanmalar olmakla birlikte trend aşağı doğru gidiyor. Artmayan bir nüfus ve Doğu Asya'ya taşınan üretim faktörleri sebebiyle Almanya nükleer santrallerini adım adım kapatsa bile elektrik dengesinde büyük değişimler yaşamayacaktır çünkü üretimin Doğu Asya ülkelerine kaydırılması aynı zamanda ilgili enerji tüketiminin de bu ülkelere kaydırılması anlamına gelmektedir. Bununla beraber, yapılan güneş enerjisi yatırımları sayesinde (termal güneş enerjisi yatırımları sayesinde ithal edilen doğal gaz elektrik üretimine kaydırılabilecek, güneş enerjisi santralleri sayesinde de nükleer güç santralleri ikame edilebilecektir) geçiş sürecini problemsiz bir şekilde atlatabilecektir.

Son olarak, Almanya güneş enerjisi santralleri sayesinde belirli mevsimlerde tamamen yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretebilmektedir. Güneş enerjisi santralleri gece saatlerinde elektrik üretemediğinden nükleer güç santralleri ile elektrik talebini karşılayabilmektedir. Daha da önemlisi, elektrik dengesinde bir açık olduğunda bu açığı kapatabileceği Fransa gibi bir komşusu bulunmaktadır. 58 nükleer santrale sahip olan Fransa elektrik ihtiyacının yaklaşık %70'ini bu teknoloji ile karşılamaktadır. Yani Almanya enerji konusuna Avrupa Birliği bağlamında bakabilmektedir. Nasıl ülke içinde enerji santralinin nereye kurulduğunun fazla bir önemi yoksa Avrupa Birliği içinde de (çok uzak mesafeler söz konusu olmadıkça) elektrik santrallerinin nereye kurulduğunun fazla bir önemi yoktur. Eğer Türkiye bu konuda Almanya'yı örnek alacaksa, komşularını tekrar gözden geçirmelidir. Türkiye'nin elektriğe ihtiyacı olduğu durumlarda, büyük bir açık varsa bunu hangi komşusundan sağlayabilir? İran, Irak, Suriye, Gürcistan, Azerbaycan, Bulgaristan ve Yunanistan elektrik alışverişi yapılabilecek komşular. Hatta Türkiye enterkonnekte sistemi Bulgaristan, Yunanistan, Azerbaycan ve Gürcistan'a bağlı. Bu komşulardan hangisi Türkiye'ye güvenilir bir şekilde elektrik sağlayabilir? Ya da soruyu şöyle soralım: Türkiye hangi komşusuna güvenerek sırtını sürekliliği olmayan yenilenebilir enerji teknolojilerine dayayabilir?

Yazının başındaki fotoğraf, Almanya'da inşa edilen ama kullanılamayan bir nükleer güç santralinin söküldükten bölgede yapılan bir eğlence parkını göstermektedir. Nükleer güç santralinin bütün ekipmanları sökülmüş, yalnızca soğutma kulesi kalmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...