Hakkımda

13 Ekim 2015 Salı

Enerji Yatırımları, Ekonomi ve İstihdam

Ekonomi bilimi, kıt kaynaklar ve sınırsız ihtiyaçlar arasındaki ödünleşim üzerine kuruludur. Dolayısıyla alternatif maliyet, ekonomi bilimindeki her ifadenin altında gizlenmiş bir şekilde bizi beklemektedir. Dolayısıyla ekonomik kararlar için "en iyi" değil, "belirli şartlar altında en iyi" söz konusudur. Amaçlarımız, kısıtlarımıza göre şekillenir.

Yukarıdaki görsel, farklı enerji alternatiflerine yatırılacak olan 1 milyon ABD Doları'nın kaç kişilik tam zamanlı istihdam yarattığını göstermektedir. Yenilenebilir enerjiler alanları 17 ile 12 kişi arasında istihdam yaratırken, konvansiyonel enerji alanları 14 ile 4 kişi arasında istihdam yaratmaktadır.

Bu şartlar altında, Türkiye hangi enerji alanına yatırım yapmalıdır? Görseldeki alternatiflerin her birisi, belirli oranlarda istihdam ve ekonomik çıktı yaratmaktadır, dolayısyla yeterlilik ve çevre gibi değişkenleri dışarıda bırakarak konuya yalnızca ekonomik açıdan yaklaşıyoruz.

A) Eğer belirli bir yatırım bütçesi ayrılmışsa, az sayıda çalışan ve buna karşılık yüksek oranda verimlilik isteniyorsa nükleer alternatifi tercih edilmelidir. Bu sayede emek faktöründen az miktarda kullanılarak üretim yapılabilir ve emek faktörünün ücretleri de yüksek olur.

B) Eğer belirli bir yatırım bütçesi ayrılmışsa, çok sayıda çalışan ve buna karşılık düşük verimlilik kabul ediliyorsa, yenilenebilir alternatifi tercih edilmelidir. Bu sayede emek faktörü yüksek miktarda kullanılarak üretim yapılabilir ancak emek faktörünün ücretleri düşük olur.

Yukarıdaki alternatifler içinde, bir yatırım yapılacağı zaman ilk akla gelen, yaratacağı yüksek istihdam sebebiyle yenilenebilir enerji teknolojileri olacaktır. Aslında kısa ve orta vadede Türkiye gibi istihdam problemi olan bir ülke için de doğru kabul edilebilir. Tabii ki çözülmek istenen problem istihdam problemi ise. Eğer Türkiye'nin problemi ekonomik etkinlik ise, bu durumda tercih etmesi gereken alternatif nükleer enerjidir çünkü sermaye-yoğun bir yatırımdır. Yani daha az işgücü ile daha fazla üretim yapılmasına olanak verir. Bu da daha az insan ile daha yüksek miktarda üretim anlamına gelmektedir.

Eğer A alternatifi seçilirse, "istihdamsız büyüme" denilen bir olguyla karşı karşıya kalınır. Ekonomik büyüme gerçekleşir ancak toplumdaki işsiz sayısında kayda değer bir azalma gerçekleşmez. Buna karşılık, daha az insanla, daha yüksek miktarda ekonomik çıktı yaratılabilir, yani ekonomi daha verimli bir şekilde çalışır. Kişi başına düşen milli geliri arttırmanın yolu bu mekanizmadır.

Eğer B alternatifi seçilirse, istihdam artışı gerçekleşir ancak daha az miktarda ekonomik çıktı artışı, çok sayıda insan tarafından bölüşülür. Aslında bu alternatif, Türkiye'nin birkaç yıldır içinde bulunduğu (Tarihe bakarsanız 500 yıldır) "Orta Gelir Tuzağı"nın içinde bulunmasının sebebidir. Yanlış uygulanan sosyal devlet politikaları sebebiyle üretim faktörünün (emek) verimliliği artmadan yalnızca üretim faktörü sayısının artması ile bir üretim artışı gerçekleşmektedir.

Sonuç olarak yine de Türkiye'nin içinde bulunduğu durumda (şimdilik) kaynaklarını yalnızca ekonomik verimlilikten değil, aynı zamanda istihdamdan yana kullanması mantıklıdır fakat popülist politikalar sebebiyle bu politikanın devam etmesi, Türkiye'nin orta gelir tuzağında sıkıştığı süreyi de uzatmaktadır.



Not: Bu tartışmada yenilenebilir ve konvansiyonel enerji teknolojilerinin negatif ve pozitif dışsallıkları ihmal edilmiştir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...