Hakkımda

4 Aralık 2015 Cuma

Bağımsız Kurumlar ve Ekonomik İstikrar

Kurumsallaşma kavramı, Türkiye'nin bir şekilde sınıf atlama çabasının bir temsilcisi olarak kullanılmaktadır. İster toplum, ister şirket, ister takım olsun, kitlelerden oluşan gruplarda istikrarlı bir gelişimin koşulu kurumsallaşmadır.

Türkiye'de kurumsallaşma kavramı, Türk aile şirketlerinin kabuklarını kırma çabaları ile ortaya çıktı. Danışmanlar çağrıldı ve dilleri döndüğünce kurumsallaşmayı anlattılar ancak birçok şirket kurumsallaşmanın ne olduğunu görünce doğal süreç içinde vazgeçti.

Şirketin sahibi ve yöneticisi olan patron; şirketini kurar, emek verir, büyütür, çocuklarını yetiştirir ancak tam bu noktada şirkette problemler yaşanmaya başlar ve bir süre sonra şirket küçülür ve yok olur. Türk aile şirketlerinin yaşam süresi üç nesil sürer. Çünkü şirketin kuralları, disiplini, vizyonu ve misyonu yalnızca şirketin girişindeki tabelada yazı olarak durmaktadır. Başarıyı getiren bütün bu unsurlar, şirket yöneticisinin anlayışıyla sınırlıdır. Şirket sahibi disiplinliyse şirket disiplinlidir. Şirket sahibi vizyonu ve misyonu benimsediyse diğer çalışanlar da benimsemişlerdir. Kurucudan sonra gelen çocuklar aynı özveriyi göstermiyorsa şirkette de hedeften uzaklaşmalar başlar. Kimse de şirket sahibini kovamayacağı için maalesef o şirket için yıllarca harcanan emek, zaman ve sermaye yalnızca aile için değil, ekonomi için de kayıp olur.

Özellikle Türk toplumu için kurumsallaşma kolay değildir. Kurumsallaşma, yetki devri anlamına gelmektedir. Türkiye'de hangi patron kendi kurduğu şirkette karışamayacağı bir alan olmasını ister ki?

Konuya ülke ekonomisi açısından bakarak iktidardan bağımsız ekonomik kurumların varlık sebebini açıklayabiliriz. Türkiye'deki bağımsız ekonomik kurumlar arasında ilk akla gelenler olarak BDDK, SPK, TCMB ve TMSF sıralanabilir. Bu kurumların bağımsızlıklarını da Türkiye ekonomisinin buhranlı dönemlerinden sonra kazandıklarını belirtmek gerekli (birçoğu da bu dönemlerde kuruldu).

Ekonomide bağımsız kurumların ve hükumetlerin motivasyonları bazı noktalarda farklılaşır. Bağımsız kurumlar kanunların kendilerine verdiği yetki, sorumluluk ve hedeflere göre hareket ederler. Dolayısıyla kendi doğruları vardır. Hükumetler ise bunların yanında oy kaygısı da taşırlar. Bir tarafta ekonomik kaygılar, diğer tarafta oy kaygısı.

Hükumetlerin iktidarda kalabilmek amacıyla oy potansiyelini arttıracak, oy kaybını önleyecek adımlar atması doğaldır ancak kısa, orta veya uzun vadede motivasyon gerçeklerden uzaklaşmaya sebep olabilir. Hükumetin doğruları, ekonomik doğrular ile her zaman çakışmayabilir veya orta ve uzun vadede doğrular aynıyken, kısa vadede farklı olabilir. Bu farkı, seçim dönemleri yaklaştıkça değişen ve gevşeyen ekonomi politikalarından anlayabiliriz.

Bir sistemdeki doğrular, sistem yöneticisine göre değişebilir ve bu değişim istikrarsızlık yaratır. Olumlu veya olumsuz değişim değil, istikrarsızlık. Çünkü hiçbir yönetici sonsuza kadar sistemin veya örgütün yöneticisi olmayacaktır. Her değişen yönetici ile birlikte bakış açısı değişir ancak doğrular mümkün olduğunca sabit kalmalıdır. Doğruların mümkün olduğunca sabit kalmasını sağlayacak olan yapı da, yetki ve sorumlulukların belirli oranlarda hükumet, yönetici gibi sürekli değişen yapılardan alınarak bir örgüt kültürüne ve hafızasına sahip kurumlara devredilmesini sağlayan kurumsallaşmadır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...