Hakkımda

20 Ocak 2017 Cuma

Enerji Arzı ve Talebi


Bu aralar bir süreliğine unutulmuş veya gündemin oldukça arka sıralarına düşmüş olan yerli otomobil projesine bir de Türkiye'nin enerji politikaları açısından bakmakta fayda var çünkü başlı başına bir politika önerisi.

Türkiye'nin birincil fosil enerji kaynakları (kömür, petrol ve doğal gaz) yeterli olmaktan çok uzak olduğunu biliyoruz. Buna rağmen tüketim, kaynak yetersizliği dinlemeden artmaya devam ediyor. Türkiye'nin ithalatının yaklaşık %20'si birincil enerjidir. Yani neredeyse Türkiye'nin cari açığına eşit. Bu yetersizlik ise bize iktisat tanımını hatırlatıyor.

İktisat biliminin günümüzde kabul gören en yaygın tanımı 1932 yılında Lionel Robbins tarafından şu şekilde yapılmıştır: 

"Ekonomi, insan davranışlarını alternatif kullanımları olan kıt kaynaklar ve ihtiyaçlar arasındaki ilişki şeklinde inceleyen bir bilimdir"

Bu tanım enerji açısından Türkiye'nin durumunu oldukça iyi açıklıyor. Türkiye'nin sınırlı enerji kaynakları var ve bu kaynakların arzı nüfus artışına ve ekonomik büyümeye paralel bir şekilde arttırılamıyor. Bu durumda enerjinin tüketiminde ekonomik davranmak gerekli. Burada ekonomik davranmaktan kasıt "lüzumsuzsa söndür" tavsiyesinin çok ötesinde uzun vadeli stratejiler gerektirmektedir.

Doğal kaynak arzının esnekliği düşüktür. Türkiye'deki petrol, doğal gaz ve kömür rezervlerinin miktarları arttırılamaz ancak daha verimli kullanılabilir. Teknolojik gelişmeler sayesinde güneş ve rüzgar enerjisi bu kıt kaynakları ikame edebilir. Tam bu noktada konunun tüketim yani talep tarafı devreye giriyor.

Rüzgar, güneş ve hidrolik enerji yenilenebilir enerji teknolojileridir ve aslında yine doğaya bağlı olduklarından inelastik bir arza sahiptirler. Türkiye'nin yağış rejimi düzensiz olduğundan özellikle yaz aylarında hidrolik santrallerin potansiyeli düşebilir. Güneş yıllık ortalamada yaklaşık 4,2 saat/gün, rüzgar ise 8 saat/gün elektrik üretimi sağlamaktadır. Yani bu teknolojiler güvenli ve kesintisiz bir elektrik enerjisi kaynağı olarak görülemezler.

Türkiye'de son dönemlerde yenilenebilir enerjiye önemli yatırımlar yapılmaktadır ancak bu birincil enerji ithalatında bir iyileşme sağlayamamaktadır. Yatırımların enerji ithalatını azaltabilmesi için arz değil talep yanlı bir yaklaşım daha doğru olur.

Türkiye'nin en büyük enerji ithalatı kalemleri ham petrol ve doğal gazdır. Yukarıda sayılan yenilenebilir enerji yatırımları petrol ithalatını azaltmaz çünkü ham petrol türevlerini yakıt olarak kullanan araçların talebinde herhangi bir değişiklik yok. Doğal gaz ve kömür ithalatını ise etkileyebilir çünkü bu iki kaynak elektrik üretiminde de kullanıldığından ithalat talepleri bir miktar azalabilir. Yine doğal gazın yarısı elektrik için kullanılırken diğer yarısı ısınma amaçlı olarak kullanılmaktadır. Evler elektrikle ısıtılmadığı sürece doğal gaz ithalatının ciddi ölçüde azalması da mümkün değil. Üstelik doğal gazın ısınma amaçlı tüketimi kışın gerçekleşiyor, yani güneş enerjisinden elektrik üretiminin en aza indiği dönemde.

Hatırlatmakta fayda var: Kaynak arzını istediğimiz gibi kontrol edemesek de kaynak talebini iyi bir planlamayla kontrol edebiliriz.
  • Elektrikli araba bu noktada devreye girebilir ve bir semboldür. Araçlar elektrik ile çalışmadığı sürece ham petrol ithalatında bir azalma olmayacaktır.
  • Evler doğal gaz dışında bir kaynak ile ısıtılmadığı sürece doğal gaz ithalatında da kayda değer bir azalma olmaz. Burada kömür dönüşün de bir anlamı yok. Çıkar yol elektrik ile birlikte ısıl güneş enerjisi teknolojilerinden destek almaktır.
  • Güneş enerjisi sistemlerini, rüzgar türbinlerini ve diğer termik santral mekanizmaları Türkiye'de üretilmediği sürece birincil enerji ithal etmek yerine teknoloji ithal edilmektedir. Dolayısıyla parasal olarak çok da farklı sonuçlara ulaşılmamaktadır.
  • Özellikle Türkiye için enerji verimliliği yüksek ürünler zorunlu tutularak hem üretimin enerji esnekliği arttırılmalı hem de 1.000$ GSYH için harcanması gereken enerjiyi gösteren enerji yoğunluğu düşürülmelidir.
Bunlar ilk akla gelen basit, doğru ama uygulaması zor çözümler. Ekonomi biliminin tanımını dikkate alarak, refah seviyesi ve ithalat gücü yüksek ülkelerin bile enerji ithalatına bir çözüm getirme gayretlerini görerek yalnızca arz yönlü değil talep yönlü adımlar da atılmalıdır ki Türkiye'nin ihtiyacı olan çok değerli sermaye birikimi adeta bolluk varmış gibi kullanılmasın.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...